Meriç nehrindeki adacıkta haftalarca mahsur kalan göçmenler tahliye edilerek Yunanistan’a götürüldü

Kaynak, Baida
Stelyo Berberakis, Atina
Meriç nehrindeki bir adacıkta geçen ay mahsur kalan 38 Suriyeli göçmen Yunan makamları tarafınca tahliye edilerek Yunanistan topraklarına taşındı. Grup 22 adam, biri hamile 9 hanım ve 7 çocuktan oluşuyor. Hamile kadının, tahliyeden derhal sonrasında bir Yunan hastanesinde doğum yapmış olduğu açıklandı.
Meriç nehrinde sular çekildiğinde ortaya çıkan adacıklardan birinin üstünde günlerce kurtarılmayı bekleyen göçmenlerin yardım çağrıları “güvenli ülkeler” listesindeki Türkiye ve Yunanistan’da bir süre karşılık bulmadı.
Her iki ülkenin mahalli makamları, -yani sınır nöbetçileri, asker ve polis birimleri- “kendi bölgelerinde hiçbir göçmene rastlamadıklarını” açıkladılar.
Yunanistan makamları “göçmenlerin Türk topraklarında olabileceğini”, Türk resmi mercileri ise “göçmenlerin Yunan topraklarında olabileceğini” söylemiş oldu.
Sadece göçmen grubundaki 5 yaşındaki bir kız çocuğunun akrep sokması sonucunda öldüğü haberlerinin dünya medyasına yansıması ve Birleşmiş Milletler Sığınmacılar (BM) Yüksek Komiserliği’nin devreye girmesi Yunanistan makamlarını harekete geçirdi.
Daha ilkin “Yunan topraklarında göçmen görülmediğini” iddia eden hatta kız çocuğunun öldüğü haberlerinin “fake news” (düzmece haber) olabileceği yorumlarını meydana getiren Yunan makamları, göçmenlerin bulunmuş olduğu adacığı buldu ve 38 suriyeli göçmenin “kurtarıldığını” deklare etti.
Yunanistan Göçmen Bakanı Notis Mitarakis “Adacıkta gömülen kız çocuğunun bulunması için Kızılhaç ve Kızılay’ın yardımlaşacağını” deklare etti.
Yunan basınında yer edinen haberlere gore, söz mevzusu göçmen grubu Türkiye üstünden Yunanistan’a ve oradan Avrupa’nın çeşitli ülkelerine geçmek için Meriç nehrini aşma hazırlığı yaparken ilkin Türk sınır muhafızları tarafınca yakalandı ve Edirne’ye götürüldü.
Sadece göçmenlerin Edirne’den sonrasında Yunanistan’a geçmek için yine Meriç nehrine iyi mi ve hangi şartlar altında geldikleri hemen hemen açıklığa kavuşmuş değil.
Yunan makamları “Göçmenlerin Edirne’ye götürüldükten sonrasında Türkiye’de kalmak istememeleri ve Yunanistan’a geçmekte ısrar etmeleri sebebiyle, Türk makamları tarafınca yine Meriç nehrine götürüldüklerini ve orada bırakıldıklarını” öne sürdü. Şu demek oluyor ki Yunanistan, göçmenlerin “bu hazin durumundan” Türk makamlarını görevli tutuyor.
Türk makamları ise Yunan yetkililerin bu açıklamalarını reddediyor ve göçmenlerin Meriç nehrini aşarak Yunan topraklarına girdiğini söylüyor.
Bu trajik olayın baş oyuncuları olan göçmenler ise “lastik botlarla geldikleri Meriç ortasındaki adacıktan yaptıkları yardım çağrılarına ne Türk ne de Yunan makamlarının kulak verdiğini” söylüyorlar.
Göçmenlerden biri, her iki tarafın göçmenlere karşı gösterdikleri bu “ilgisizliği” Türkiye ile Yunanistan içinde oynanan bir futbol maçında kullanılan topa benzeterek, “her iki ülkenin de göçmenleri başlarından savmak ve karşı tarafa gol atmak için birbirlerine savurduklarını” söylemiş oldu.

Yunan basınında, Türkiye ile Yunanistan içinde ihtilaf mevzusu olan göçmen geçişleriyle ilgili olarak Avrupa Birliği’nin (AB) hukuki birimlerinin de harekete geçmeye hazırlandığı yönünde haberler yayımlandı.
Yunanistan yalnız Meriç’te değil, Ege Denizi’ni aşmaya çalışan göçmen botlarını da “geri itme eylemlerinden” de görevli tutuluyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) geçen ay Yunanistan’ı göçmenleri geriye itme uygulaması mevzusunda oluşturulan bir davada suçlu bulmuş ve göçmenlere yüz binlerce euro tazminat ödenmesine hükmetmişti.
Yunanistan bu “geri itme yöntemlerini” uyguladığını her ne kadar kabul etmiyorsa da, bu eylemleri fiilen “bir önleme yolu” olarak görüyor ve tek tek her vakada Türk makamlarına haber verildiği görüşünde ısrar ediyor.
Göçmenlerin Yunanistan’a geçişlerini “önleme” gayreti ek olarak “göçmenler cenk bölgelerinden değil, Türkiye benzer biçimde güvenli bir ülkeden geldikleri için önleniyor” diye gerekçelendiriliyor.
Buna karşın göçmenlerin gerek Meriç, gerekse Ege sularında hayatlarını kaybetmesine neden olan bu “ihtilafın” giderilmesi mevzusunda bugüne dek sessiz kalan AB makamlarının ne tutum alacağı merak ediliyor.
Yunanistan medyasında bazı yorumcular “geri itme şekilleri” mevzusunda, “güvenli ve AB ülkesi” bir ülke olan Yunanistan’ın ve keza “güvenli ülke” listesindeki Türkiye’nin “göçmenlerin geçişlerini elde eden insan tüccarlarını yeterince önlemedikleri” sebebi öne sürülerek , “er ya da geç internasyonal mahkemeler nezdinde hesap vermek zorunda kalacakları” görüşünü savunuyorlar.
Yoruma kapalı.