Cumhurbaşkanı Erdoğan: Irak’ıyla, Suriye’siyle ülkemizi dört bir yanıyla bir huzur adası yapmak için çalışıyoruz

  • Yazan, Hatice Kamer
  • Unvan, Gazeteci
  • Bildirdiği yer Diyarbakır
Erdoğan

Kaynak, Getty Images

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yapımı tamamlanan 140 projenin toplu açılışı için Pazar günü Diyarbakır’daydı.

Malatya’dan hususi uçakla gelen Cumhurbaşkanı, Ofis İstasyon Meydanı’nda yapmış olduğu konuşmada CHP ve HDP’yi hedef alan açıklamalar yapmış oldu; Batılı insan hakları örgütlerini ‘şempanze’ olarak vasıflandırdı.

Selahattin Demirtaş ve Mithat Sancar için ”Kürt değil fakat benim Kürt kardeşlerimi sömürüyor’ dedi. 

12 Eylül Askeri darbesinin sembollerinden olan ve meydana getirilen işkenceler sonucunda 50’yi aşkın insanoğlunun içinde yaşamını kaybetmiş olduğu Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nin müze olacağını deklare etti. Türkiye’nin “tüm sınırlarıyla bir itimat adası olacağı” vaadinde bulunarak Suriye yönetimiyle ilişkilerin düzeleceği mesajını verdi.

Diyarbakır

Geçen hafta Diyarbakır’a gelmesi beklenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bartın’da yaşanmış olan maden kazası sebebiyle programı iptal etmişti. 

Haberi seyretmek suretiyle buluştuğumuz birçok gazeteci akreditasyon alamamıştı, Erbil merkezli gösterim icra eden RUDAW ve K24’ten gazeteciler de buna dahil. 

Yüksek güvenlik önlemlerinin alındığı kentte, mitingin yapılacağı Ofis semti oldukça sakindi. Günün pazar olmasının bunda oranı var. Kafeler boş, görüştüğüm bir esnaf işlerin kötüye gitmesinden, yüksek enflasyondan, yaşam pahalılığından ve işsizlikten şikayetçi.

Bir çay ocağının önünde, atama bekleyen bir genç yanında oturmuş olduğu kendisinden yaşça fazlaca büyük bir adama girmiş olduğu imtihanı konu alıyor. ‘Kaç puan aldın?’ diye soran adama ”Aldığın puan değil, mülakattan sana kaç verecekleri mühim Hacı Dayı, artık imtihan puanı bir şey ifade etmiyor” diye cevap veriyor. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gelişi ve beklentileri soruyorum, delikanlı ”Mülakatlar kaldırılsın, işsizlik bitsin” diye yanıtlıyor, yaşlı adam ise ekmeğin yedi lira bulunduğunu hatırlatıyor ve “Hiçbir geliri olmayan için ekmek bile artık lüks olacak” diyor. 

Ofis Yeraltı Çarşısı’ndaki bir esnaf ise sattığı ürünün üstündeki etiketi gösteriyor, geçen senenin etiketi duruyor. Aynı ürünü bu yıl iki buçuk kat daha pahalıya aldığını ve bunu fiyata yansıtmak zorunda bulunduğunu konu alıyor. Halkın mevcut iktidara güveninin kalmadığını korumak için çaba sarfediyor. Ekonomideki fena gidişat ise ona bakılırsa başat rolde. 

Kürt problemininin çözümü mevzusunda da hükümetten beklentilerinin oldukça düştüğünü belirtiyor:

”İnsanlar artık bu iktidara güvenmiyor, Kürt problemi için HDP ile ittifaka bile gitse bile insanların burada AKP’ye itimatı kalmadı.” 

O da işlerinin kötüye gitmesinden şikayetçi, Türkiye’nin en temel probleminin ekonomik kriz bulunduğunu ve bu durumun AKP tabanı dahil her insanın canını fazlaca yaktığını konu alıyor. 

Miting, dört yolun kesiştiği meydanda değil, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nin olduğu caddede yapılıyor. Meydana doğru ilerleyince ellerinde bayraklar ve AKP flamaları ile mitinge doğru giden kalabalığa karışıyorum. Güvenlik noktasına gelen onlarca okul minibüsü minibüslerinden inen kalabalık ise uzak mahallelerden taşınarak getirilmiş. 

Adının Marie bulunduğunu söyleyen ve 11 yıl ilkin Suriye’nin Kamışlı kentinden Türkiye’ye gelen yaşlı hanım, Türkiye vatandaşlığına geçmek istediğini söylüyor. Türkiye’nin kapılarını Suriyelilere açmış olduğu için cumhurbaşkanına minnettar olduklarını konu alıyor:

“Tanrı razı olsun, kapılarını bizlere açtı, keşke bizi vatandaşlığa da alsaydı, onu fazlaca istiyoruz.”  

Diyarbakır

Miting alanında, bilhassa Altılı Masa’ya verilen mesajların olduğu pankartlar göze çarpıyor. 

“Diyarbakır çevresinde bağlar var, Altılı Masa size burdan ileti var, sahiplerinize fırsat vermeyeceğiz”

“Kürtleri masanıza meze etmeyeceğiz”

Diyarbakır aksanıyla yazılan “Preze yapmayın, ne işe yaradığını en iyi analar biliyor” pankartları dikkat çekiyor. 

Birkaç gencin yanına gidiyorum, gazeteci olduğumu belirtiyor ve cumhurbaşkanından beklentilerini soruyorum. 

Fotoğraflarının çekilmesine izin vermiyorlar. İşsizlik onların da temel problemi. Ülkenin en büyük problemi nedir sorusuna da “Iktisat, iktisat, iktisat” diye cevap veriyorlar. Konuşmaya pek istekli olmayan bu gençlerden biri ”İnsanlar işinden olma korkusuyla zorunlu geliyorlar” iddiasında bulunuyor ve alandaki kitlenin büyük bir bölümünün bu kesimden bulunduğunu korumak için çaba sarfediyor.  

Sahneye yakın olan bölümde, hanımefendilerin olduğu kısma geçiyorum, yanıma Halk Eğitim Merkezi kursiyeri genç bir bayan geliyor. Hocasını kırmamak için geldiğini söylüyor:. 

“Hocamıza on tane talebe getireceksin demişler, ikimiz de ona ayıp olmasın diye geldik.”

Alanda parasız meyve suyu ve kek dağıtıldığını; meyve suyu alabildiğini fakat kek kalmayınca simit almak istediğini söylüyor; “Beş TL dediler, alamadım” diyor.

Ev hanımı bulunduğunu söyleyen 47 yaşlarında bir bayan da, senelerdir AKP’ye oy verdiğini konu alıyor:

“Gene onlara oy verecem zira Erdoğan’ın yerini dolduracak insan yok. Sadece yaşam pahalılığından şikayetçiyim.

“Biz gelirken esnaf bizlere söz atıyordu, şakşakçılar, tırşıkçılar dediler.”

Esnafın sözleri karşısında ne hissettiğini soruyorum; “Haklılar, yaşam pahalılığı fazlaca fazla, eve ekmek götüremiyor insanoğlu, ikimiz de tek maaşla ayın sonunu getirmeye çalışıyoruz” diye cevap veriyor. 

“Benim de beş çocuğum var, fazlaca üzüldüm”

Onu rahatsız eden bir öteki mevzu ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ”PKK 5-10 çocuk yapıyor” sözü olmuş:

“Fazlaca üzüldüm, ben Kürdüm, biz dokuz kardeşiz, benim beş çocuğum var. Bu sözü duyunca fazlaca üzüldük, bu hitabı fazlaca yanlış. Kısaca ona bakılırsa fazlaca çocuk icra eden Kürtler terörist mi, bu tür açıklamalar sebebiyle kaybediyorlar.”

Bir de haberi olmadan AKP’ye üye yapıldığını iddia ediyor ve buna kızgın bulunduğunu söylüyor:

“Ben hiçbir partiye üye olmadım, olmam da. Şimdiye kadar bu partiye oy verdim fakat geçen gün e-devletten bakınca üç senedir AKP’ye üye yapıldığımı gördüm, şoke oldum! Kim beni iyi mi üye yapmış oldu, TC’mi nerden aldılar bilmiyorum fakat gidip üyeliği iptal edeceğim.”

Birazcık ilerde AKP Hanım kollarına üye bir hanımla konuşuyorum. Parti kurulduğundan beri etken üye. Ekonomik kriz sebebiyle parti tabanında fazlaca sayıda insanoğlunun çekilme ettiğini söylüyor:

“Iktisat iyi oldu diye insanoğlu oy verdi, şimdi yaşam pahalılığı fazlaca artınca gelenler de gidiyor.”

Niçin insanoğlu ona oy vermekten vazgeçiyor, diye soruyorum; “Bence halkın büyük bir kısmı ekonomik krizin altında ezildi” diye yorum yapıyor: 

”Ben Elazığlıyım, hep ona oy verdik, eğer iktisat iyiye giderse, işsizlik azalırsa bir ihtimal insanoğlu gene ona oy verir. Fakat senelerdir partiliyim, benim oğlum bile altı senedir işi olmayan, geçici işler oluyor fakat sigortasız oluyor.”

Cumhurbaşkanını fazlaca sevilmiş olduğu için geldiğini söyleyenler var. Hacı Ahmet adındaki adam, partileri tanımadığını söylüyor: 

”Cumhurbaşkanımız benzer biçimde biri ne geldi ne gelebilir, dinimiz için de fazlaca hizmet etti. Daha öncekiler Avrupa’ya gidip gavurun önünde el pençe duruyordu fakat şimdi öyleki mi? Bir dünya lideri oldu. Ülkemize onun benzer biçimde bir önder gelmedi, gelmeyecek de, kıymetini bilmemiz lazım.”

Cumhurbaşkanı sahneye çıkınca fotoğraf çeken kadınlardan biri sahneyi arkasına alarak selfi çekiyor. “Fotoğrafım da tamam” diyerek konuşmanın tamamlanmasını beklemeden alandan ayrılıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hitabı esnasında ”Avrupa’dan, ABD’dan beslenen zehirli köklerini coğrafyamızın kalbine bir bıçak benzer biçimde saplamaya çalışanlara eyvallah etmedik. Diyarbakır annelerini, Batı’nın şempanzelerine bırakmadık. Nerede bu batının insan hakları savunucuları? Nerede bunlar? Bir kere gelip de Diyarbakır annelerini, evlatları Kandil’e kaçırılan Diyarbakır annelerini gelip ziyaret ettiler mi? Gördüler mi? Niye? Onların insan hakları savunuculuğuyla alakası yok. Onlar bir tek sahne artisti” yorumunu yapmış oldu.

HDP için ”Ağızlarından ‘demokratik politika’ lafını noksan etmeyenlerin, iyi mi emperyalistlerin kucağından asla inmediğini ” söylemiş oldu:

”Bunların adı Kürt, kendilerinin Kürtlükle alakası yok. Kürt kardeşlerime en büyük zulmü icra eden bunlar. Kandil’e benim Kürt kardeşlerimin çocuklarını kaçıranlar bunlar değil mi?’ diye sordu ve 7 ay sonrasında yapılacak seçimlerde bunlara tüm bunların hesabının sorulmasını istedi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Demirtaş ve Sancar’ın Kürt olmadıklarını fakat Kürtleri sömürdüklerini de savundu:

“Şu anda Edirne Cezaevi’nde olan zatın Kürtlükle alakası var mı? Bu adam Kürt değil. Fakat Kürt kardeşlerimi sömürüyor. Bunun hesabını Kürt kardeşlerim sormayacak mı? Soracaktır. Şu anda bir eş başkanları var. Kürt mü? O da değil. O da Kürt kardeşlerimi sömürüyor.Bunların oyununa gelmeyeceğiz. Bunların hesabını ben inanıyorum ki benim Diyarbakırlı kardeşlerim soracaklar.”

Bu laflara Edirne Cezaevi’nde tutuklu olan Selahattin Demirtaş, toplumsal medya hesabı üstünden cevap verdi:

Erdoğan, Türkiye’nin Kürt nüfusa haiz olan komşularını sayarak “tüm bölgenin rahat olması gerekiyor” dedi:

“Siz değerli üyelerimizin burada güvenle yaşayabilmeniz için bir tek Diyarbakır’ın rahat olması yetmez, Irak’ıyla, Suriye’siyle tüm bölgenin rahat olması gerekiyor. Biz, ülkemizi doğu sınırlarından cenup sınırlarına, batı sınırlarından şimal sınırlarına ve ötesindeki tesir coğrafyalarımıza kadar dört bir yanıyla bir rahatlık adası yapmak için çalışıyoruz. Tanrı’ın izniyle bunu gerçekleştirmemize ne terör örgütleri ne de onların iplerini ellerinde tutan emperyalist zorbalar engel olamayacaklar.” 

Konuşmasında atama bekleyen Kürtçe öğretmenlerine de değindi ve ”Son atamada seçmeli dersler için talep edilen tüm Kürtçe öğretmenlerimizin kadrolarını açtık” dedi. 

Erdoğan, geçtiğimiz hafta boşaltılan Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nin müze olacağını deklare etti. 

”Geçmişte zulümlere, fena hatıralara mevzu olan Diyarbakır Cezaevi binası hem bellek hem de değişik alanlarda etkinlik yürütme mekanı olarak hizmet verecek. Bugün itibariyle cezavi Hakkaniyet Bakanlığı’ndan Kültür ve Gezim Bakanlığı’na devredilmiştir. Bakanlığımız restorasyon için ihtiyaç duyulan projeyi hazırladılar. Diyarbakır Cezaevi müze oluyor.”

Yoruma kapalı.