Anksiyeteyi nasıl lehimize çevirebiliriz?
- Yazan, Dr. Tracy Dennis-Tiwar
- Unvan, Klinik Psikolog ve Yazar, BBC Future

Kaynak, Getty Images
Anksiyete çağlarında yaşadığımıza dair değişik işaretler var. Google’ın trendlerine bakılırsa anksiyete kelimesinin İngilizce karşılığı anxiety ile ilgili aramalar 2004’ten bu yana yüzde 300 arttı.
ABD’de nüfusun yüzde 31’i hayatlarının bir aşamasında anksiyete bozukluğu yaşıyor. Bunlar içinde en yaygın olanları genel anksiyete bozukluğu, ürkü bozukluk ve toplumsal anksiyete bozukluğu dünya genelinde her yıl yüz milyonlarca kişiyi etkiliyor.
Son 20 yılda bilhassa gençler içinde kaygı bozuklukları gittikçe yaygınlaşıyor.
Peki artan sayıda ve çeşitlilikte ilaç tedavisi, onaylanmış terapi metodu ve kişisel gelişim kitabı olmasına karşın, bu mesele niçin çözülemiyor?
Future Tense (Gelecek Kaygısı: Anksiyete Sizin İçin Niçin Faydalıdır?) kitabımda yazdığım şeklinde, ben dahil, ruh sağlığı uzmanları geçmişte insanları istemeden anksiyetenin doğası hakkında yanlış yönlendirdik.
Fakat artık 21’inci yüzyılda kaygıyı idrak etmek ve onunla yaşamak için daha yararlı ve ümitli bir yaklaşım sunuyorum.
Aslında anksiyete şeklinde negatif duygular uzunca bir süredir irrasyonellikten yıkıcılığa kadar geniş bir yelpazede fena bir şöhrete haiz oldu.
Antik Roma şairi Horace 2 bin yıl ilkin öfkenin kısa bir delilik anı bulunduğunu yazmıştı. Sadece Darwin’in İnsanda ve Hayvanlarda Duyguların İfade Edilmesi kitabıyla başlayarak son 150 yıldaki araştırmalar bizlere hiddet, korku ve kaygı şeklinde duyguların tehlikeli olmaktan oldukça, yararlı duygular bulunduğunu gösterdi.
Duygular yüz binlerce senelik birikimle şekillendirilen ve insanların hayatta kalmasını elde eden araçlardır. Bunu iki şekilde yaparlar: Data ve hazırlık.
Kaygı niçin müttefikimizdir?
Anksiyete belirsiz gelecek hakkında bilgidir: Fena bir şey olabilir fakat iyi bir şey de olabilir. Kaygı, Covid-19 testinizin sonucunu beklemek, patronunuzla görüşmenizin sonucunu tahmin etmektir.
Ancak kaygı, korkuyla karıştırılmamalıdır. Korku bizi savaşmaya, kaçmaya ve donakalmaya hazırlarken kaygı, uygarlığı inşa eder.
Bizi dayanmaya, önlemli olmaya, ihtimaller içinde sorunlardan kaçınmaya hazırlarken pozitif olasılıkların gerçeğe dönüşmesini sağlayabilir.
Kaygılıyken bir tek daha yaratıcı ve yenilikçi olmakla kalmayız, bununla beraber beyinlerimiz belirsizlikle yüzleştiği için daha odaklı ve verimli çalışır.
Kaygı bununla beraber ödül ve toplumsal bağlantı dürtülerimizi harekete geçirerek bizi önemsediğimiz şey için çalışmaya, başkalarıyla bağlantı kurmaya ve daha üretken olmaya iter. Bundan dolayı evrim teorisi açısından kaygı yıkıcı değildir. Anksiyete, hayatta kalma mantığıyla bütünleşir.
Buna karşın kaygıyı potansiyel bir bağlaşık olarak ele almak yerine, ona bir düşman şeklinde yaklaşıyoruz.
Tıbbi kaygı bozuklukları haricinde kaygı teriminin fena bir duygu olarak tanımlanması sorunlu bir kullanımdır zira bu, iki temel yanılgıyı kabul ettiğimiz anlamına gelir: (a) kaygı deneyimlemek tehlikeli ve yıkıcıdır ve (b) çözümü, kaygıyı önlemek yada ortadan kaldırmaktır.
Kaygıdan kaçınma ve bastırma kaygıyı artırırken, onunla başa çıkmak için üretken yollar bulmamızı ve duygusal dayanıklılık becerileri geliştirmemizi engelleyerek bir fırsat maliyetine neden olur.
Bu, kaygının kontrolden çıkmasına niçin olarak bir tür kısır döngüyü besler: Kaygıyı tehlikeli olarak duymak, ondan korkmak ve sonucunda bastırma ve kaçınma kanalıyla ondan kaçmaya çalışmak.
Sadece kaygı duygusu düzgüsel ve sıhhatli, hatta yararlı olarak görülmelidir.
Ilk olarak anksiyetenin amacına ulaşabilmesi için fena hissettirmesi gerekir.
Kelimenin kökeninin Latince yada Yunanca boğulma, acı verici bir halde daralma ve huzursuzluktan türemiş olması, bu hoş olmayan deneyimi yansıtır.
Ancak böylesine rahatsız edici bir his bizi odaklanmaya ve dikkatimizi vermeye zorunlu bırakabilir ve gelecek zararları önlemek, daha pozitif bir yolda ilerlemek için sıkı çalışmaya itebilir.
Bu yüzden anksiyete görmezden gelinmemesi ihtiyaç duyulan bir yangın alarmı şeklinde düşünülebilir.
Bu zihniyet değişimi kuvvetli pozitif bir tesir yapabilir. Kaygıyla içli dışlı olmak iyileşmekte kilit rol oynar.
Üç aşamada kısır döngüden çıkmak
Kaygının niçin olduğu kısır döngüden çıkmak üç aşamada mümkün olabilir: Dinle, avantaja çevir ve bırak.
Dinle: Anksiyete odağımızı kuvvetlendirir ve bulunduğumuz yerden, gitmek istediğimiz yere ulaşmamızda itici güç görevi görür. Kaygı bu yüzden ümit barındırır. Gelecek tehditlerin farkındayken ödüle kavuşmak isteriz ve bunun için çalışırız.
Anksiyeteyle gelen ağır hisler bu fırsatın kaçmasına niçin olabilir, bu yüzden kaygımızı dinlerken merak en iyi yoldaşımızdır.
Avantaja çevir: Endişemizi gayemizin ardında koşmaya ve önceliklerimizi belirlemeye doğru yönlendirdiğimizde, cesarete dönüştürürüz. Kaygı itici güdümüzü besler, gücümüzü açığa çıkarır.
Bırak: Anksiyeteden kullanışlı bilgiler çıkarmak daima kolay olmaz. Kimi zaman mesajı yavaş yavaş ortaya çıkar. Bu durumlarda gelecekle ilgili endişeli ve bunalmış hissedebiliriz. Bırakmanın en iyi yoluysa bizi yavaşlatan ve ana odaklanmamızı elde eden aktivitelerdir. Bu anlamış olur duygusal farkındalık geliştirmek ve zor duygularla baş etmek, destek aramak mevzusunda becerilerimizi geliştirmek için de fırsat sunar.
Doğru şekilde endişeli olmak
Salgın, siyasal kutuplaşma ve iklim değişikliği çağlarında, çoğumuz haklı olarak geleceğimiz için endişeden bunalmış hissediyoruz.
Bununla başa çıkmak için, kaygıyı herhangi bir hastalık şeklinde düşünmeyi öğrendik. Kaygıyı önlemek, kaçınmak ve ne pahasına olursa olsun ortadan kaldırmak istiyoruz.
Fakat gerçek şu ki mesele kaygı değil. Kaygı bir habercidir; bizlere belirsizlikle karşı karşıya olduğumuzu ve zorlukların üstesinden gelmemiz icap ettiğini söyler. Bizlere hayatımızda değişmesi ihtiyaç duyulan yada desteğe ihtiyacımız olan şeyleri gösterir.
Anksiyete bozukluğu teşhisi konan bir kişinin temel problemi, yoğun kaygı yaşaması değil, bu duyguları denetim altına almak için elinde bulunan araçların işe yaramamasıdır.
Bu durum kişinin, kendisine bakmasının, çalışmasının, başkalarıyla bağlantı kurmasının ve tatminkar bir yaşam yaşamasının önüne geçer.
Kaygıya yaklaşımımızı değişiklik yapmak, kaygı yelpazesinde nerede olursak olalım destek olabilir.
180 yılı aşkın bir süre ilkin, Danimarkalı felsefeci Soren Kierkegaard şu şekilde yazmıştı: “Kaygılı olmayı doğru şekilde öğrenen, en iyisini öğrenmiştir.”
Tamamımız endişeli doğarız. Kaygı zor, kimi zaman de ürkütücü olmasına karşın, onu bir bağlaşık, bir avantaj ve bir marifete dönüştürmek insan olma çabasının bir parçasıdır.
Kaygıyı kurtardığımızda kendimizi de kurtarmış oluruz.
Yoruma kapalı.